21 Ocak 2017 Cumartesi

SAÇMALIKTAN SAÇMALIĞA
Merhaba ben Mustafa ama arkadaşlarım bana daha çok “fırlak zeka jelibon” derler. Bu arada övünmek gibi olmasın ama kendim çok iyi edebiyat yaparım. Gerçi mektubumu okuduğunuzda bunu anlayacaksınız. Ben şimdi sizi yönlendirmeyeyim. Birde kuzenim Ahmet var. Ona da ileri zeka bonibon derler. Ama mektubumuzu okuduğunuzda ben gerçekten fırlak zekamıyım. Ahmet’te gerçekten ileri zekamı göreceğiz.








Jelibon İle Bonibonun
Mektupları
Fırlak  zeka   jelibon  yazdı: Offf, bu ne sıkıcı bir kış olacak ki hala kar yağamadı. Neredeyse bir ay olmuştu. Ama yüzüme tek bir kar tanesi bile düşmemişti. Bu nasıl bir şey yahu! E ben konuyu biraz abarttım galiba. Hiç kar yağmadı değil. Geçenlerde bir defa kar yağdı. Aman, o da çok güzeldi ya zaten(!) Sadece saat dokuzdan ona kadar kar yağdı. Babam da on ikide eve geldi. Ondan, dışarı çıkmak için izin istedim ama çok geç oldu diye izin vermedi. Dışarıda onlarca çocuk bitmeyen karı bitiriyorlardı resmen. Eve kapatılmıştım ve kendimi çok şanssız hissediyordum. Evdeyken çığlık seslerini duydukça içim daha da daralıyordu ve dışarı çıkmak için daha da hırslanıyordum. Ama elimden ne gelirdi ki? Kuş olup uçacak halim yoktu ya. İster istemez yattım. Sonrasını da biliyorsun zaten. Hiç kar yağamadı. Ah be, ben ne kötü şehirdeymişim. Doğru ya ben size hangi şehirde yaşadığımı söylemedim. İstanbul’ da yaşıyorum ve bu hiç kar yağmayan şehirde tıkılıp kaldım. Bir gün at gibi iplerimi koparıp Erzurum ya da işte onun gibi çok kar yağan bir şehre gitmek istiyorum. Ama dizginlerimi hep babam tutuyor. Ve hiç de bırakmıyor. Her gün okulda bu konuyu konuşuyoruz. Bir çocuk da o kar yağdığı ama benim çıkamadığım günün ertesi günü çıkmış. Ama ben o zaman bile çıkamamıştım. Aman, çıksaydım da eğlenceli olmazmış zaten. Tüm karlar buz kütlesi ve suya dönüşmüş. Ama buzda da iyi kızak kayılırmış be.
Yine bir gün bahçede sohbet ederken burnumun üzerine soğuk bir cismin düştüğünü fark ettim. Arkadaşlarıma söylediğimde, “Bu kadar öneme alma, su damlamıştır.’’ dediler. Tabii kar olacak hali yok ya diye iç geçirdim. Ama bir dakika, ya gerçekten karsa? Kelimeleri döküldü ağzımdan. Hava da iyice soğumuştu zaten. İşte o anda arkadaşlarımın yanımda olmadığını gördüm. Ardından da çığlıkları başladı. Başımı o tarafa çevirdiğimde kar yağdığını fark ettim. Evet, rüyada değildim. O anda yanımda kalan son arkadaşımı çimdikledim. O da bana “Ne çimdikliyorsun be!’’ dedi. Evet, evet, arkadaşım bana kızdığına göre geçekten rüyada değildim. Sanki hayatım da ilk kez kar görüyor gibiydim. Şimdi diyeceksin ki o zaman sen arkadaşını değil de o seni çimdiklemeyecek miydi? Ben kendimi neden çimdikleyeyim ya, saf mıyım ben? Sonra da arkadaşım benden öcünü almak için kafama bir kartopu attı. Ardından da “kartopu savaşına var mısın?’’ diye sordu. İşte sonunda kar yağmıştı. Ya senin orada yani Ankara’da kar yadımı?

İleri zeka bonibon yazdı: Yazdıklarını okudum ve çok güldüm. Hele edebiyatına hayranım. Burada kar yağdımı diye soru sormuştun. Tabi ki de yağdı oğlum. Hatırlarsan Ankara İstanbul’dan daha yüksekte. İstanbul’a kar yağdı ise buraya hayli hayli yağar. Gerçi buraya da kar yağması için baya bekledim. Bir tek İstanbul’dan daha kısa süre de yağdı ama bakıyorum oraya da yağmış. Birde İstanbul’a kar yağmaz derlerdi. Onu diyenler de mor olmuştur artık. Bizim burada da kar dizime kadar geliyor. Her gün sokağa kar oynamaya çıkıyorum. Hatta hatırlarsan bizim sokakta hurda bir araba var. İşte kar yağdığında o arabanın etrafı karla kaplandı. Bizde içine girip onu kardan kaleye çevirdik. Kartopu savaşı yaparken hep oraya saklanıyoruz. Ama benim onla ilgili çok kötü bir anım var. Bir keresin de arabanın içinde uyuya kaldım. Arkadaşlarımda üstümü karla örtmüşler. Uyandığımda herkese maskara olmuştum. Bir haftada grip oldum zaten. Babamlarda bir hafta bittiğinde yani hastalığım geçtiğinde tekrar hasta olabilirim diye ancak iki gün sonra sokağa çıkmama izin verdiler. Ama okul olsa hemen okula göndermeye çalışırlar. Sözde derslerimden geri kalacakmışım. Zaten kışımda berbat oldu. Dokuz gün sonra dışarı çıktığımda ne oldu dersin tüm karlar erimişti. Neyse ki sulu kar, yağmur, dolu derken en sonunda havalar iyice soğudu ve kar tekrar yağdı. Kısa sürede de tuttu. Her yer yine eskisi gibi bembeyaz oldu.

Fırlak  zeka   jelibon  yazdı: Keşke İstanbul da Ankara gibi olsaydı. Ne güzel olurdu. Zaten üç gün sonra ilkbahara giriyoruz. Şimdiden bizim burada hiç kar kalmadı. Hepsi eridi. Ankara’nın hava durumuna da baktım. Orası da hiç kar yağışlı gözükmüyor. Eminim oradaki karlar da erimiştir. Ah be ilk kez bir kışı bu kadar kötü geçiriyorum. Ama bir önceki mektubumda bahsettiğim kar yağışı da az değildi. Çok eğlenmiştik. Eğlencenin de bir sonu var derler ya gerçekten de öyleymiş. Üç gün sonra kardan eser kalmadı. Ama biraz sonra söyleyeceğim annemin güzel teklifi çok iyi geldi. Kışı unutup hemen ilkbahara gelmeyi istedim. İşte annemin cevabıJ: Oğlum Düşünüyorum da ilkbaharda seni bir kampa göndersek çok iyi olur bence. Ne dersin. Babana söyleyelim mi? İşte bu cümleler döküldü annemin ağzından. Akşam bunu babama da ilettim. O da ilkbahara kadar çok uslu durursam olabileceğini söyledi. Ee, benim gibi bir pırlanta çocuğa uslu durmak tereyağından kıl çekermiş gibi olur. Hatta ondan bile kolay. Ama şimdi böyle dediğime bakma. Dört saat sonra bu dediklerime pişman oldum. Çünkü ancak dört saat boyunca uslu durmaya dayanabildim. Ondan sonrada kurtlu peynir gibi yerimde duramadım. İyide annemlerin yanında koşamıyordum bile. Koştuğu anda alta ses gider koşma diyorlar. İşte o zaman fırlak zekamı çalıştırmamın gerektiğini anladım. Hemen buna bir çözüm bulmalıydım. Annemlere gözükmeden koşup oynayacağım bir yer olmalıydı. İşte o anda dışarı çıkmaya karar verdim. Hemen annemden nazik ve uslu bir şekilde dışarı çıkmak için izin aldım. Tabi oda bu nazik teklifi geri çeviremeyerek kabul etmek zorunda kaldı. Dışarıya çıktığımda ilk işim derin bir oh çekmek oldu. Sonra da hemen arkadaşlarımı çağırdım ve oyuna daldık. Akşam ezanına on dakika kala birden yere düştüm pantolonum çamur olmuştu ve işte şimdi yandım diye iç geçirdim. Bu şekilde eve gidersem kampı anca rüyamda görürdüm. Hatta belki orada bile göremezdim. Akşam ezanı okununca eve gitmek zorundaydım ve hemen buna bir çözüm bulmalıydım. Derken korktuğum başıma geldi. Yani akşam ezanı okundu. Hemen pantolonumu olabildiğince yukarı çekip tişörtümü iyice aşağı indirerek çamur izini kapatmaya çalıştım. Birazda peçeteyle sildim. İşte olmuştu. Artık çamur izi hiç gözükmüyordu. Hemen eve gittim ve hiç bir şey olmamış gibi içeri girdim.  İşte o anda koşmadan ama hızlı adımlarla banyoya gidip pantolonumu kirli sepetine basket attım. Sonrada ev üstümü giydim ardından da yemeğimi yiyip yattım. Unutma bonibon artık sana kamp maceralarımı anlatacağım. Tabi macera yaşarsam, yaşamazsam da artık duruma göre ne anlatırım bilmiyorum L.

İleri zeka bonibon yazdı: Öncelikle tahmininin cevabını söyleyeyim. Ankara’da da karların eridiğini söylemiştin. Çok doğru söylemişsin. Burada da kardan eser kalmadı. Daha geçen hafta yollar bile bembeyazken şimdi hiçbir yer de kar yok. Bu durum beni de üzmüştü. Senin şu kampa gitmene sevinmedim desem yalan olur. Ayrıca birazda kıskandım. Ama bu aramızda kalacak ha. Ona göre yoksa bozuşuruz. Senin yerinde olmayı çok isterdim ama Ben de babamın sevindirici haberiyle her şeyi unuttum. Gördüğünde sende şok olacaksın:
Oğlum annenle bir karar aldık. Eminim ki sende bu kararı çok seveceksin. Bolu’da bir dağ evi ayarladık. Haftaya da sekiz günlüğüne ora da kalacağız. Göreceksin çok eğleneceğiz.
E bende dururmuyum hemen bunu kabul ettim. Gerçi şu ödev yapma konusu hiç aklıma yatmadı doğrusu. Tatilde ödev yapmak nedir ya. Bu aileyi hiç anlayamıyorum. Tatilde bile Ödev yaptırıyorlar. Ama bunu kabullenmekten başka seçeneğim yoktu. Sen olsaydın ne yapardın? Bir dahaki mektubunda bunu da yaz. Unutmadan bende sana artık dağ da yaşadığım şeyleri anlatacağım. Ama ödev yapmaktan başka yaşayacağım bir şey olmadığını düşünüyorum. Neyse haydi görüşürüz.

Fırlak zeka jelibon yazdı: merhaba ileri zeka denilen şapşik zeka. Övünmek gibi olmasın ama sizin orada hiç kar kalmadığını söylediğime göre çok yetenekli biriyim demektir. Yani ben bu işi çok iyi yaparım. Aslında sana deyil bana ileri sana da fırlak zeka denilmesi gerek ama ben çok alçak gönüllü biri olduğumda böyle bir lakapla anılmaya da razıyım. Neyse konuyu fazla uzatmadan “sen olsan ne yapardın” sorunun yanıtını vereceğim. Ardından da kamptaki hayatımı anlatacağım. Sorunun cevabı şu dur ki ben olsam evde çocukların eğlence haklarını savunarak bir isyan çıkarırdım. Yanımda benim gibi düşünen başka arkadaşlarım olursa da onlarla bunu protesto ederdim. Ee nede olsa zekam fırlak ama arada da çok işime yarıyor. Ve şimdide sıra geldi sana kamptaki hayatımı anlatmaya. Şu an sana bu mektubu mumlarla aydınlatılmış bir kamp çadırından yazıyorum. Şimdide sana kısaca çadırımın içini anlatacağım. Çadırda iki kişi kalıyoruz ve arkadaşımın adı Ali. Çadırda bir tek  uyku tulumumuz var. Eşyalarınızı nereye koyuyorsunuz diyecek olursan hiç zahmet etme ben hemen yazıyorum. Ali eşyalarını bir köşeye büyük bir özenle yerleştiriyor. Ben ise kıyafetlerimi hemen uyku tulumumun içine sıkıştırıyorum. Yatarken de ayaklarımı onun içine koyuyorum. Çok sıcak oluyor. Eşyalarım ise bir kenara üst üste koyuyorum işte. Daha ne yapacağım. Neyse sabah kalktığımızda yemek hanede yemeklerimizi yiyoruz. Sonrada dışarı çıkıp tamamen doğayla iç içe orman da oyun oynuyoruz. Bazılarımız çakılarını saplaya saplaya ağca tırmanıyorlar. Hayret ediyorum doğrusu hiç korkmadan çakılarını nasıl ağca saplıyorlar. Ama sonra dan bu fikrim aklıma hiç yatmadı. Ağca öyle tırmananlar bir kere oyun oynamıyorlarmış. Onlar kahverengi fularlı liderlerimizmiş. Biz ise daha pembe fular takıyorduk. Daha izcilik yemini bile etmedik yani. Daha acemiyiz ya. Ama bizim de çakılarımız var bizde onlarla bir şeyler yapıyoruz. Arada da liderimiz bize kamp hayatını anlatıyor. Çok ilginç şeyler öğrendim. Mesela ilkyardım öğrendim. Ama şimdilik benden bu kadar. Görüşmek üzere.

İleri zeka bonibon yazdı: Bizde dağ evimize yerleştik. Gündüzleri dağda keşife çıkıyordum. Hatta bir keresinde kurt izine rastladım. O anda korkudan on dakikada geldiğim yeri beş dakikada geri döndüm. Bunu babama söyledim. Babam ise sükûnetini bozmadan sen yanlış görmüşsündür. Burada kurt olmaz. Başka bir hayvan izidir o. Birazdan yanımıza ayak izleri kitabımızı da alarak oraya gideriz merak etme. Babamın bunları demesine çok şaşırmıştım. Ama neyse beni ilgilendirmez. Bu arada sana dağ evine geldik dedim ama oranın nasıl bir yer olduğunu söylemedim. İşte şöyleydi dağ evi ormanın içerisinde iki katlı balkonlu ahşaplı bir ev düşün. Evin içi de bir başka güzeldi. Eve hayran kaldım. Muhteşemdi yaa. Neyse babamın dediği gibi biraz sonra ayak izinin yanına doğru yola çıktık ama ben ayak izinin yerini unutmuştum ve başka başka yerlere gidiyorduk bir anda kaybolduğumuzu anladık. Akşam da olmak üzereydi. Kapkaranlık anca ateş böcekleri ile aydınlanmış bir dağda kaybolmuştuk. Yanımızda pusulada yoktu ki. O anda okulda hiç önemsemediğim yön bulma konusu geldi aklıma. Babama tam bunu söyleyecektim ki ikimiz birden yosunlara bakarak yönümüzü bulabiliriz dedik. Sonrada gülmeye başladık. Çok geçmeden de kafamızı yosunların olduğu yere uzattık. Bu durum da önümüz kuzeyi arkamız
Güneyi sağımız doğuyu solumuz da batıyı gösteriyordu. Bu sayede de yönümüzü bulabildik. Eve giderken de çok güzel bir şey oldu ayak izine rastladık. Babama gösterdim o da kitaptan baktı ve bunun kurt deyil bir tilki izi olduğunu söyledi. Çünkü tilki izi daha küçükmüş. Yani korkulacak bir şey yoktu. Eve döndüğümüzde annem merak içinde kalmıştı. E tabi dediğimizden çok daha geç gelmiştik. Normal olarak oda meraklanmıştı. Eve geldiğimizde anneme olanları anlatmıştım. Olanlara çok şaşırmıştı. Ya da bana öyle geliyordu ben olanları anlatırken içerden nefis yemek kokuları geliyordu. Bir anda onu bunu boş verip hemen yemeyin başına oturdum. Sonrada onu afiyetle yedim. Bu arada sizi kampta doyuruyorlar mı bakalım? Unutma insan midesi doyurulmazsa kampa gitsen ne yazar.

Fırlak zeka jelibon yazdı: İlk olarak soruna cevap vereceğim. Sizi orada doyuruyorlar mı bakalım? Demiştin. Tabi ki doyuruyorlar. Biraz şu ileri zeka denilen ama aslında hiçte öyle olmayan kafanı çalıştır biraz. Sence bize yemek vermeseler insanlar o kampa katılır mı sence. Zaten öyle olmasa çiğköfteci olurdum, hem dediğin gibi insan midesi doyurulmazsa kampa gitsen ne yazar. Birde sen ayı konusunu açınca benimde aklıma bir şey geldi. Bize de kampta bir ayı olduğunu ve buralarda dolaştığını anlattı. ilk hiç inandırıcı gelmedi ama her gece dışardan ayı homurdanması gibi sesler geldi. Birkaç gün bu sesleri duyduğumuzda korkudan altımıza kaçırdık bile denilebilir. bir dakika ben temin korkudan altıma kaçırdım mı dedim. Yanlış demişim ben o ayıdan bir milim bile korkmadım. Neyse lafı uzatmayayım. Bunu arkadaşlarımla konuştuk hepimiz çok korkmuştuk yani ben hariç. Sonra da hepimiz bir karar verdik. Bu gece kamp ateşinden liderimize bunu soracaktık. Yani ayının nerede olduğunu Eyer yuvası da yakınlardaysa biz bu kampta daha fazla duramazdık. Gecede liderimize bunu sorduk. Oda isterseniz bu gece teker teker nöbet tutup onu kendi gözlerimizle görürüz. O anda tüm çocukların içini birden korku saldı. İşte  o anda lider bizim bu halimizi görünce kahkahayı bastı. Buna hiçbir anlam verememiştik. Sonrada bize burada ayı olmadığını söyledi. Aslında bunu gelen tüm izcilere söylüyorlarmış. Ama bizim kadar korkanı görememiş doğrusu. Sonrada hepimiz karnımızı tuta tuta bir kahkaha patlattık. Doğrusu burada ayı olması çok mantıksızdı. Çünkü burası küçük bir orman ve buraya çok insan geliyor. Yani burada ayı olması mümkün deyil. Birde sana üzücü haberim var. Yarın kamp sona eriyor. Bu arada sana bir şeyi itiraf etmeliyim ki. O ayı homurdanmasını duyduğumda bende gerçekten korkmuştum.

İleri zeka bonibon yazdı: yazdığın mektuba bayıldım. Özelliklede şu ayı olayına lider sizi baya. Sende hala bin korkmadım diyorsun. Korktuğunu itiraf etiğin yazıyı okumadan senin korktuğunu anlamıştım zaten. Ben seni bilirim. Sen ayı homurdanması görüp te korkmazmısın hiç. Daha kendi gölgenden bile korkuyorsun. Neyse. Yarın kamp sona eriyor demiştin. Ne yazık ki bizimde Bolu’daki kamp maceramız  sona eriyor Ama yine de hiç eğlenmediğim kadar eğlendim. Tabi karla oynamak ne olursa olsun daha eğlenceli. Kış gibisi de yokki.
Fırlak zeka jelibon yazdı: Of ya kamptan döndüm ve yine çok sıkıcı hayatım başladı. İyide evde yapılacak hiçbir şey yok ki. Babam da beni Belgrad Ormanı’na götürdü. Neymiş efendim belki bana kamptaki hayatını hatırlatabilirmiş. Nesini hatırlatacak ki. Orasıyla alakası bile yok. Tek alakası orası da orman burası da orman okadar. Başka bir benzerliği yok yani. Eminim sen de çoktan Bolu’dan dönmüşsündür.

İleri zeka bonibon yazdı: Evet bizde eve döndük. Ama bence sen biraz abartmışsın. Kamptan döndün diye insanın canı okadar da sıkılmaz. Orası daha eğlenceliydi ama insanın evi gibisi yok. Evinin kıymetini de bilsen iyi olur. Çünkü dışarda onca evsiz insan yatıyor. Bu dediklerimi unutma.



           








                           



3 Nisan 2016 Pazar

Yapamıyorum İşte

                                    Penguen



Ne yapsam acaba. şunu mu? Bunu mu? Bir karar versem. İşte buldum penguen yapacağım. Hani insan ister ya arada değişik bir şey yapsam diye. Banim de canım değişik bir penguen yapmak istiyor. işte. Suç mu? Yapmaya başladım işte. Resimde gördüğünüz şeyleri yapacağım işte. Allah yardım etti de yaptım. Altta da nasıl yapıldığı yazıyor.  Haa bu arada yukaridakileri arkadaşlarım yaptı.

Malzemeler

1. zeytin

2. havuç

3. krem peynir

4. zeytin ezmesi

5. kürdan

İlk olarak gövde olacak zeytinimizi dikkatlice parçalamadan çekirdeğini çıkaracağız. Sonra içine krem peynirimizi koyuyoruz. Ondan kafaya geçiyoruz. gagayı yapmak için kürdanla delik açıyoruz . oradan gagayı geçirince de kremle göz yapıyoruz. ayak için birleşik iki üçken kesiyoruz. son aşamalar zor ama. kürdanı gagayı kırmadan kafaya sokuyoruz. ondan sonra da gövdeye derken ayağa sokuyoruz ve afiyetli yiyoruz.


1 Ocak 2016 Cuma

Kardan dünya

                                  KARDAN DÜNYA

İşte bu da kardan bir kale. Babamla sabah erkenden kalktık ve yaptık. Bu ilk benim aklıma gelmişti tabi :) . Zaten babama dışarı çıkalım diye de ben dedim.


Normalde ben babama bunu benim boyuma göre yapalım demiştim. Ama babam onu da yapamayız artık dedi. İşte yukarıdaki foto da benimle foto su.



İşte yine kardan bir şey. Bunu da sabah babamla yaptık. Ama bu babamın fikriydi. normalde bundan kale yapacaktık ama babam istersen buna araba şekli verip araba yapa biliriz. Dedi. Bende tamam dedim. 



Ama resimde çok belli olmuyor. neyse normalde size yandan görünüşünü de gösterecektim. Ama çok belli olmuyor.

13 Nisan 2015 Pazartesi

BU LEGOLAR MI BU KADAR SAÇMA YOKSA BANAMI ÖYLE GELİYOR BİLEMEDİM

Bu legolardan hiç bir şey anlamıyorum. Ne yani bu legoların sadece yapması eğlenceli öyle değil mi? Bazı zamane çocukları bunun eğlencesini anlamamışlar. Sence de öyle değil mi? Bunlarla oynamalarına sen akıl erdire biliyor musun?  Ben bile bundan birşey anlamadım. Sence de saçma değil mi?

2 Nisan 2015 Perşembe

GECE HEYECANIM

 Birkere elektrikler kesildiğinde çok sevinmiştim. Hatta mum ışığında kitap okumak için evdeki masanın üzerine kitap ve mumu bile hazırlamıştım ama kısmetim buymuş, elektrikler geri geldi.

Bu da o mumun ateşinin büyümüş hali.Bugünde ne yapmıssak affola bidaki paylaşımda görüşürüz.

=)

Genç enderun diye bir yere gidiyorum. Orada bize robot yapın diye bir ödev verdiler. Tabi biz de yaptık. Ama bu hiç robota benzememiş dimi. O yüzdende ben ödevimi götürmedim. Şimdi ablam da yapmak istiyor oda küçük birşey yapıyor. Tabi internete girmekten kendini alabilirse.
Ama normalde o yaptığımız kutunun gerçeği böyle. Bunları bir de satıyolar







                                            KUTU ADAMLAR