SAÇMALIKTAN SAÇMALIĞA
Merhaba ben Mustafa ama arkadaşlarım
bana daha çok “fırlak zeka jelibon” derler. Bu arada övünmek gibi olmasın ama kendim
çok iyi edebiyat yaparım. Gerçi mektubumu okuduğunuzda bunu anlayacaksınız. Ben
şimdi sizi yönlendirmeyeyim. Birde kuzenim Ahmet var. Ona da ileri zeka bonibon
derler. Ama mektubumuzu okuduğunuzda ben gerçekten fırlak zekamıyım. Ahmet’te
gerçekten ileri zekamı göreceğiz.
Jelibon İle Bonibonun
Mektupları
Fırlak zeka jelibon
yazdı: Offf, bu ne
sıkıcı bir kış olacak ki hala kar yağamadı. Neredeyse bir ay olmuştu. Ama yüzüme
tek bir kar tanesi bile düşmemişti. Bu nasıl bir şey yahu! E ben konuyu biraz
abarttım galiba. Hiç kar yağmadı değil. Geçenlerde bir defa kar yağdı. Aman, o da
çok güzeldi ya zaten(!) Sadece saat dokuzdan ona kadar kar yağdı. Babam da on ikide
eve geldi. Ondan, dışarı çıkmak için izin istedim ama çok geç oldu diye izin
vermedi. Dışarıda onlarca çocuk bitmeyen karı bitiriyorlardı resmen. Eve
kapatılmıştım ve kendimi çok şanssız hissediyordum. Evdeyken çığlık seslerini
duydukça içim daha da daralıyordu ve dışarı çıkmak için daha da hırslanıyordum.
Ama elimden ne gelirdi ki? Kuş olup uçacak halim yoktu ya. İster istemez
yattım. Sonrasını da biliyorsun zaten. Hiç kar yağamadı. Ah be, ben ne
kötü şehirdeymişim. Doğru ya ben size hangi şehirde yaşadığımı söylemedim.
İstanbul’ da yaşıyorum ve bu hiç kar yağmayan şehirde tıkılıp kaldım. Bir gün
at gibi iplerimi koparıp Erzurum ya da işte onun gibi çok kar yağan bir
şehre gitmek istiyorum. Ama dizginlerimi hep babam tutuyor. Ve hiç de
bırakmıyor. Her gün okulda bu konuyu konuşuyoruz. Bir çocuk da o kar yağdığı
ama benim çıkamadığım günün ertesi günü çıkmış. Ama ben o zaman bile
çıkamamıştım. Aman, çıksaydım da eğlenceli olmazmış zaten. Tüm karlar buz
kütlesi ve suya dönüşmüş. Ama buzda da iyi kızak kayılırmış be.
Yine bir gün bahçede sohbet ederken
burnumun üzerine soğuk bir cismin düştüğünü fark ettim. Arkadaşlarıma
söylediğimde, “Bu kadar öneme alma, su damlamıştır.’’ dediler. Tabii kar olacak
hali yok ya diye iç geçirdim. Ama bir dakika, ya gerçekten karsa? Kelimeleri
döküldü ağzımdan. Hava da iyice soğumuştu zaten. İşte o anda arkadaşlarımın
yanımda olmadığını gördüm. Ardından da çığlıkları başladı. Başımı o tarafa
çevirdiğimde kar yağdığını fark ettim. Evet, rüyada değildim. O anda yanımda
kalan son arkadaşımı çimdikledim. O da bana “Ne çimdikliyorsun be!’’ dedi. Evet,
evet, arkadaşım bana kızdığına göre geçekten rüyada değildim. Sanki hayatım da
ilk kez kar görüyor gibiydim. Şimdi diyeceksin ki o zaman sen arkadaşını değil
de o seni çimdiklemeyecek miydi? Ben kendimi neden çimdikleyeyim ya, saf mıyım ben?
Sonra da arkadaşım benden öcünü almak için kafama bir kartopu attı. Ardından da
“kartopu savaşına var mısın?’’ diye sordu. İşte sonunda kar yağmıştı. Ya senin
orada yani Ankara’da kar yadımı?
İleri zeka bonibon yazdı: Yazdıklarını
okudum ve çok güldüm. Hele edebiyatına hayranım. Burada kar yağdımı diye soru
sormuştun. Tabi ki de yağdı oğlum. Hatırlarsan Ankara İstanbul’dan daha
yüksekte. İstanbul’a kar yağdı ise buraya hayli hayli yağar. Gerçi buraya da
kar yağması için baya bekledim. Bir tek İstanbul’dan daha kısa süre de yağdı
ama bakıyorum oraya da yağmış. Birde İstanbul’a kar yağmaz derlerdi. Onu
diyenler de mor olmuştur artık. Bizim burada da kar dizime kadar geliyor. Her
gün sokağa kar oynamaya çıkıyorum. Hatta hatırlarsan bizim sokakta hurda bir
araba var. İşte kar yağdığında o arabanın etrafı karla kaplandı. Bizde içine
girip onu kardan kaleye çevirdik. Kartopu savaşı yaparken hep oraya
saklanıyoruz. Ama benim onla ilgili çok kötü bir anım var. Bir keresin de
arabanın içinde uyuya kaldım. Arkadaşlarımda üstümü karla örtmüşler.
Uyandığımda herkese maskara olmuştum. Bir haftada grip oldum zaten. Babamlarda
bir hafta bittiğinde yani hastalığım geçtiğinde tekrar hasta olabilirim diye ancak
iki gün sonra sokağa çıkmama izin verdiler. Ama okul olsa hemen okula
göndermeye çalışırlar. Sözde derslerimden geri kalacakmışım. Zaten kışımda
berbat oldu. Dokuz gün sonra dışarı çıktığımda ne oldu dersin tüm karlar
erimişti. Neyse ki sulu kar, yağmur, dolu derken en sonunda havalar iyice soğudu
ve kar tekrar yağdı. Kısa sürede de tuttu. Her yer yine eskisi gibi bembeyaz
oldu.
Fırlak zeka jelibon
yazdı: Keşke İstanbul da Ankara gibi olsaydı. Ne güzel
olurdu. Zaten üç gün sonra ilkbahara giriyoruz. Şimdiden bizim burada hiç kar
kalmadı. Hepsi eridi. Ankara’nın hava durumuna da baktım. Orası da hiç kar
yağışlı gözükmüyor. Eminim oradaki karlar da erimiştir. Ah be ilk kez bir kışı
bu kadar kötü geçiriyorum. Ama bir önceki mektubumda bahsettiğim kar yağışı da
az değildi. Çok eğlenmiştik. Eğlencenin de bir sonu var derler ya gerçekten de
öyleymiş. Üç gün sonra kardan eser kalmadı. Ama biraz sonra söyleyeceğim
annemin güzel teklifi çok iyi geldi. Kışı unutup hemen ilkbahara gelmeyi
istedim. İşte annemin cevabıJ: Oğlum Düşünüyorum da ilkbaharda seni bir kampa
göndersek çok iyi olur bence. Ne dersin. Babana söyleyelim mi? İşte bu
cümleler döküldü annemin ağzından.
Akşam bunu babama da ilettim. O da ilkbahara kadar çok uslu durursam
olabileceğini söyledi. Ee, benim gibi bir pırlanta çocuğa uslu durmak tereyağından
kıl çekermiş gibi olur. Hatta ondan bile kolay. Ama şimdi böyle dediğime bakma.
Dört saat sonra bu dediklerime pişman oldum. Çünkü ancak dört saat boyunca uslu
durmaya dayanabildim. Ondan sonrada kurtlu peynir gibi yerimde duramadım. İyide
annemlerin yanında koşamıyordum bile. Koştuğu anda alta ses gider koşma diyorlar. İşte o zaman
fırlak zekamı çalıştırmamın gerektiğini anladım. Hemen buna bir çözüm
bulmalıydım. Annemlere gözükmeden koşup oynayacağım bir yer olmalıydı. İşte o
anda dışarı çıkmaya karar verdim. Hemen annemden nazik ve uslu bir şekilde
dışarı çıkmak için izin aldım. Tabi oda bu nazik teklifi geri çeviremeyerek
kabul etmek zorunda kaldı. Dışarıya çıktığımda ilk işim derin bir oh çekmek
oldu. Sonra da hemen arkadaşlarımı çağırdım ve oyuna daldık. Akşam ezanına on
dakika kala birden yere düştüm pantolonum çamur olmuştu ve işte şimdi yandım
diye iç geçirdim. Bu şekilde eve gidersem kampı anca rüyamda görürdüm. Hatta
belki orada bile göremezdim. Akşam ezanı okununca eve gitmek zorundaydım ve hemen
buna bir çözüm bulmalıydım. Derken korktuğum başıma geldi. Yani akşam ezanı
okundu. Hemen pantolonumu olabildiğince yukarı çekip tişörtümü iyice aşağı
indirerek çamur izini kapatmaya çalıştım. Birazda peçeteyle sildim. İşte
olmuştu. Artık çamur izi hiç gözükmüyordu. Hemen eve gittim ve hiç bir şey
olmamış gibi içeri girdim. İşte o anda
koşmadan ama hızlı adımlarla banyoya gidip pantolonumu kirli sepetine basket
attım. Sonrada ev üstümü giydim ardından da yemeğimi yiyip yattım. Unutma
bonibon artık sana kamp maceralarımı anlatacağım. Tabi macera yaşarsam, yaşamazsam
da artık duruma göre ne anlatırım bilmiyorum L.
İleri zeka bonibon yazdı: Öncelikle tahmininin cevabını
söyleyeyim. Ankara’da da karların eridiğini söylemiştin. Çok doğru söylemişsin.
Burada da kardan eser kalmadı. Daha geçen hafta yollar bile bembeyazken şimdi
hiçbir yer de kar yok. Bu durum beni de üzmüştü. Senin şu kampa gitmene
sevinmedim desem yalan olur. Ayrıca birazda kıskandım. Ama bu aramızda kalacak
ha. Ona göre yoksa bozuşuruz. Senin yerinde olmayı çok isterdim ama Ben de
babamın sevindirici haberiyle her
şeyi unuttum. Gördüğünde sende şok olacaksın:
Oğlum
annenle bir karar aldık. Eminim ki sende bu kararı çok seveceksin. Bolu’da bir
dağ evi ayarladık. Haftaya da sekiz günlüğüne ora da kalacağız. Göreceksin çok
eğleneceğiz.
E bende dururmuyum hemen bunu kabul
ettim. Gerçi şu ödev yapma konusu hiç aklıma yatmadı doğrusu. Tatilde ödev
yapmak nedir ya. Bu aileyi hiç anlayamıyorum. Tatilde bile Ödev yaptırıyorlar.
Ama bunu kabullenmekten başka seçeneğim yoktu. Sen olsaydın ne yapardın? Bir
dahaki mektubunda bunu da yaz. Unutmadan bende sana artık dağ da yaşadığım
şeyleri anlatacağım. Ama ödev yapmaktan başka yaşayacağım bir şey olmadığını
düşünüyorum. Neyse haydi görüşürüz.
Fırlak zeka jelibon yazdı: merhaba ileri zeka denilen
şapşik
zeka. Övünmek gibi olmasın ama sizin orada hiç kar kalmadığını söylediğime göre
çok yetenekli biriyim demektir. Yani ben bu işi çok iyi yaparım. Aslında sana
deyil bana ileri sana da fırlak zeka denilmesi gerek ama ben çok alçak gönüllü
biri olduğumda böyle bir lakapla anılmaya da razıyım. Neyse konuyu fazla
uzatmadan “sen olsan ne
yapardın” sorunun yanıtını vereceğim. Ardından da kamptaki
hayatımı anlatacağım. Sorunun cevabı şu dur ki ben olsam evde çocukların
eğlence haklarını savunarak bir isyan çıkarırdım. Yanımda benim gibi düşünen
başka arkadaşlarım olursa da onlarla bunu protesto ederdim. Ee nede olsa zekam
fırlak ama arada da çok işime yarıyor. Ve şimdide sıra geldi sana kamptaki
hayatımı anlatmaya. Şu an sana bu mektubu mumlarla aydınlatılmış bir kamp
çadırından yazıyorum. Şimdide sana kısaca çadırımın içini anlatacağım. Çadırda
iki kişi kalıyoruz ve arkadaşımın adı Ali. Çadırda bir tek uyku tulumumuz var. Eşyalarınızı nereye
koyuyorsunuz diyecek olursan hiç zahmet etme ben hemen yazıyorum. Ali
eşyalarını bir köşeye büyük bir özenle yerleştiriyor. Ben ise kıyafetlerimi
hemen uyku tulumumun içine sıkıştırıyorum. Yatarken de ayaklarımı onun içine
koyuyorum. Çok sıcak oluyor. Eşyalarım ise bir kenara üst üste koyuyorum işte.
Daha ne yapacağım. Neyse sabah kalktığımızda yemek hanede yemeklerimizi
yiyoruz. Sonrada dışarı çıkıp tamamen doğayla iç içe orman da oyun oynuyoruz.
Bazılarımız çakılarını saplaya saplaya ağca tırmanıyorlar. Hayret ediyorum
doğrusu hiç korkmadan çakılarını nasıl ağca saplıyorlar. Ama sonra dan bu
fikrim aklıma hiç yatmadı. Ağca öyle tırmananlar bir kere oyun oynamıyorlarmış.
Onlar kahverengi fularlı liderlerimizmiş. Biz ise daha pembe fular takıyorduk.
Daha izcilik yemini bile etmedik yani. Daha acemiyiz ya. Ama bizim de
çakılarımız var bizde onlarla bir şeyler yapıyoruz. Arada da liderimiz bize
kamp hayatını anlatıyor. Çok ilginç şeyler öğrendim. Mesela ilkyardım öğrendim.
Ama şimdilik benden bu kadar. Görüşmek üzere.
İleri zeka bonibon yazdı: Bizde dağ evimize yerleştik. Gündüzleri
dağda keşife çıkıyordum. Hatta bir keresinde kurt izine rastladım. O anda
korkudan on dakikada geldiğim yeri beş dakikada geri döndüm. Bunu babama
söyledim. Babam ise sükûnetini bozmadan sen yanlış görmüşsündür. Burada kurt
olmaz. Başka bir hayvan izidir o. Birazdan yanımıza ayak izleri kitabımızı da
alarak oraya gideriz merak etme. Babamın bunları demesine çok şaşırmıştım. Ama
neyse beni ilgilendirmez. Bu arada sana dağ evine geldik dedim ama oranın nasıl
bir yer olduğunu söylemedim. İşte şöyleydi dağ evi ormanın içerisinde iki katlı
balkonlu ahşaplı bir ev düşün. Evin içi de bir başka güzeldi. Eve hayran
kaldım. Muhteşemdi yaa. Neyse babamın dediği gibi biraz sonra ayak izinin
yanına doğru yola çıktık ama ben ayak izinin yerini unutmuştum ve başka başka
yerlere gidiyorduk bir anda kaybolduğumuzu anladık. Akşam da olmak üzereydi.
Kapkaranlık anca ateş böcekleri ile aydınlanmış bir dağda kaybolmuştuk.
Yanımızda pusulada yoktu ki. O anda okulda hiç önemsemediğim yön bulma konusu
geldi aklıma. Babama tam bunu söyleyecektim ki ikimiz birden yosunlara bakarak
yönümüzü bulabiliriz dedik. Sonrada gülmeye başladık. Çok geçmeden de kafamızı
yosunların olduğu yere uzattık. Bu durum da önümüz kuzeyi arkamız
Güneyi sağımız doğuyu solumuz da
batıyı gösteriyordu. Bu sayede de yönümüzü bulabildik. Eve giderken de çok güzel
bir şey oldu ayak izine rastladık. Babama gösterdim o da kitaptan baktı ve
bunun kurt deyil bir tilki izi olduğunu söyledi. Çünkü tilki izi daha küçükmüş.
Yani korkulacak bir şey yoktu. Eve döndüğümüzde annem merak içinde kalmıştı. E
tabi dediğimizden çok daha geç gelmiştik. Normal olarak oda meraklanmıştı. Eve
geldiğimizde anneme olanları anlatmıştım. Olanlara çok şaşırmıştı. Ya da bana
öyle geliyordu ben olanları anlatırken içerden nefis yemek kokuları geliyordu.
Bir anda onu bunu boş verip hemen yemeyin başına oturdum. Sonrada onu afiyetle
yedim. Bu arada sizi kampta doyuruyorlar mı bakalım? Unutma insan midesi
doyurulmazsa kampa gitsen ne yazar.
Fırlak zeka jelibon yazdı: İlk olarak soruna cevap vereceğim.
Sizi orada doyuruyorlar mı bakalım? Demiştin. Tabi ki doyuruyorlar. Biraz şu
ileri zeka denilen ama aslında hiçte öyle olmayan kafanı çalıştır biraz. Sence
bize yemek vermeseler insanlar o kampa katılır mı sence. Zaten öyle olmasa
çiğköfteci olurdum, hem dediğin gibi insan midesi doyurulmazsa kampa gitsen ne
yazar. Birde sen ayı konusunu açınca benimde aklıma bir şey geldi. Bize de
kampta bir ayı olduğunu ve buralarda dolaştığını anlattı. ilk hiç inandırıcı
gelmedi ama her gece dışardan ayı homurdanması gibi sesler geldi. Birkaç gün bu
sesleri duyduğumuzda korkudan altımıza kaçırdık bile denilebilir. bir dakika
ben temin korkudan altıma kaçırdım mı dedim. Yanlış demişim ben o ayıdan bir
milim bile korkmadım. Neyse lafı uzatmayayım. Bunu arkadaşlarımla konuştuk
hepimiz çok korkmuştuk yani ben hariç. Sonra da hepimiz bir karar verdik. Bu
gece kamp ateşinden liderimize bunu soracaktık. Yani ayının nerede olduğunu
Eyer yuvası da yakınlardaysa biz bu kampta daha fazla duramazdık. Gecede
liderimize bunu sorduk. Oda isterseniz bu gece
teker
teker nöbet tutup onu kendi
gözlerimizle görürüz. O anda tüm çocukların içini birden korku saldı.
İşte o anda lider bizim bu halimizi
görünce kahkahayı bastı. Buna hiçbir anlam verememiştik. Sonrada bize burada
ayı olmadığını söyledi. Aslında bunu gelen tüm izcilere söylüyorlarmış. Ama
bizim kadar korkanı görememiş doğrusu. Sonrada hepimiz karnımızı tuta tuta bir
kahkaha patlattık. Doğrusu burada ayı olması çok mantıksızdı. Çünkü burası
küçük bir orman ve buraya çok insan geliyor. Yani burada ayı olması mümkün
deyil. Birde sana üzücü haberim var. Yarın kamp sona eriyor. Bu arada sana bir
şeyi itiraf etmeliyim ki. O ayı homurdanmasını duyduğumda bende gerçekten korkmuştum.
İleri zeka bonibon yazdı: yazdığın mektuba
bayıldım. Özelliklede şu ayı olayına lider sizi baya. Sende hala bin korkmadım
diyorsun. Korktuğunu itiraf etiğin yazıyı okumadan senin korktuğunu anlamıştım
zaten. Ben seni bilirim. Sen ayı homurdanması görüp te korkmazmısın hiç. Daha
kendi gölgenden bile korkuyorsun. Neyse. Yarın kamp sona eriyor demiştin. Ne
yazık ki bizimde Bolu’daki kamp maceramız
sona eriyor Ama yine de hiç eğlenmediğim kadar eğlendim. Tabi karla
oynamak ne olursa olsun daha eğlenceli. Kış gibisi de yokki.
Fırlak zeka jelibon yazdı: Of ya kamptan döndüm ve yine çok
sıkıcı hayatım başladı. İyide evde yapılacak hiçbir şey yok ki. Babam da beni
Belgrad Ormanı’na götürdü. Neymiş efendim belki bana kamptaki hayatını
hatırlatabilirmiş. Nesini hatırlatacak ki. Orasıyla alakası bile yok. Tek alakası
orası da orman burası da orman okadar. Başka bir benzerliği yok yani. Eminim
sen de çoktan Bolu’dan dönmüşsündür.
İleri zeka bonibon yazdı: Evet bizde eve
döndük. Ama bence sen biraz abartmışsın. Kamptan döndün diye insanın canı
okadar da sıkılmaz. Orası daha eğlenceliydi ama insanın evi gibisi yok. Evinin
kıymetini de bilsen iyi olur. Çünkü dışarda onca evsiz insan yatıyor. Bu
dediklerimi unutma.